Park korucusu Jackson'la Mara Nehri kıyısında yürüyoruz. Hava önceki günlere göre serin, oldukça bulutlu, yağdı yağacak. Sık çalıların arasındaki patikalardan geçerken "Bu yolları hep su aygırları açtı" diyor. Hassas bir derisi olduğuna inanmak çok zor ama günün büyük bölümünü su içinde geçirmek zorunda bu devasa otobur; Afrika'nın bulutların arkasında olsa bile yakan güneşi aygırın pembe mor derisine zarar veriyor. Kaynaklar Afrika'da insan ölümlerinin en büyük sorumlusu olarak su aygırlarını gösterse de bu sempatik deve "katil" yaftası yapıştırmaya içi el vermiyor insanın.
Su aygırı // Canon 5d MkII + Canon 400mm f2.8 |
Çalılardan açıklığa çıktığımız
anda manzara birden dramatik bir hal alıyor. Leş kokusu mu önce burnuma vuruyor
yoksa binlerce hayvandan arta kalmış et ve kemik parçalarının sessizliği mi
beynimi uyuşturuyor bilemiyorum. Neslinin devamı için binlerce kilometre yol
kat eden, taze otlaklar peşinde timsahlara ve aslanlara yem olmayı göze alan bu
cesur hayvanların artık "sonsuzluk"ta
çınlayan haykırışları geliyor kulağıma. Yaşamını sürdürebilmek için ölümü göze
almak; ironi kelimesi Afrika düzlüklerinden çıkmış olsa gerek.
Zebra ve Gnular // Canon 5d MkII + Canon 100-400mm f4.0-5.6 IS |
Hayatları pahasına nehri geçen
antiloplara nazire yaparcasına asma köprüden rahatça karşı kıyıya geçiyoruz.
Jackson'a üç sene önce tam bu yolda yürürken karşıma iki erkek aslan çıktığından
bahsediyorum. Hararetle anlatmaya başlıyor: mesaisi bittikten sonra kaldığı
yatakhanenin 10 metre yanında iki gün önce aslanlar av yapmış. Saatlerce
aslanları izleyip işe geç kalmışlar. İşi aslanları korumak olan bir park
korucusunun aslanlar yüzünden işine geç kalmasını komik buluyorum ama hikayeyi
anlatırkenki heyecanına ortak olmamak elde değil. Jackson'la yaptığımız bu
konuşmanın sabahına gidiyorum birden; karşımıza çıkan yüzü yaralı aslan,
aslanın hedefinde olan 20 kadar zebra, aslanın çalıların arasından gizlenerek
ilerleyişi, yeterince yaklaştığını düşündüğünde yaptığı hamlesi... Afrika
yırtcıları söz konusu olduğunda hep yırtıcıların, yani avcının tarafını
tutuyorum, ancak bu defa kaçmayı başarıyor zebralar. Topu topu 30, bilemedin 40
saniye sürüyor bu aksiyon ama kalp atışlarımın yavaşlayıp nefesimin normale
dönmesi 5-6 dakika alıyor.
Aslanlar ve avladıkları gnu // Canon 5d MkII + Canon 100-400mm f4.0-5.6 IS |
Jackson'la vedalaştığım esnada
yağmur çiselemeye başlıyor. Afrika'da gün içinde yağmur yağıp yağmayacağını
büyük ölçüde tahmin edebiliyorum ancak ne kadar şiddetli yağıp yağışın ne
kadar süreceğini kestirmek çoğu zaman mümkün olmuyor. Çatısı açık safari
aracıma bindiğimde yağmurluğumu çantamdan çıkartıp fotoğraf makinelerimin
üzerini örtüyorum; ne de olsa mal canın yongası.
Aslanlar, çitalar, filler çok
heyecan verici ama safaride en hoşuma giden şey arazide ilerlerken yüzüme vuran
ılık Afrika rüzgarı. Kokusu, tazeliği, yoğunluğu bile farklı bu havanın:
sabahları ve akşamları titretecek kadar serin, gün içinde terletmeyecek kadar sıcak
ve kuru. Hele yağmur yağdımı havanın kokusuna karışan toprak kokusu insanı
neredeyse sarhoş ediyor.
Safari'de sonsuz düzlükleri izlerken... |
Uzaklara dalmış havayı koklarken
birden irkiliyorum. Rehberim Mike heyecanla "Chui" diye sesleniyor.
Karşıdan karşıya geçen leopar bir an dönüp bana bakıyor ve çalıların arasına
dalarak önce gözden kayboluyor sonra civardaki tek ağaç olan, kısa
sayılabilecek bir akasyaya tırmanıyor. Sanki orada değilmişiz gibi rahat
davranarak dala yerleşiyor leopar ve yavaş yavaş gözleri kapanıyor. Leoparlar
aslanlar gibi sürü olmadıkları için ağaçlara tırmanarak diğer yırtıcılardan
yüksekte, güvenli bir şekilde yaşıyorlar. Ancak bu leopar belli ki sadece
güvenliği için çıkmıyor ağaçlara; akasyanın iri dallarında oldukça rahat
görünüyor.
Leopar // Canon 5d MkII + Canon 70-200mm f2.8 IS |
Leopar derin bir uykuya dalınca
gözümü fotoğraf makinemin vizöründen çekip yanıma aldığım kumanya kutumu
açıyorum. Karşımdaki ağaçta bir leoparın uyuyor olması mı daha garip yoksa
Afrika düzlüklerinde piknik yapıyor olmam mı bilemiyorum ama yaklaşık üç saat
leoparın yanında kalıyorum. Genelde akşam avlanan leoparların günün büyük
bölümünü dinlenerek geçirdiklerini bildiğim için yemeğimi yemeye koyuluyorum.
Leopar // Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS |
Leoparın bir sağa bir sola dönüp,
altında uyuşan bacaklarını bazen teker teker, bazen aynı anda daldan sarkıttığı
sahneler sanki saatler değil de bir kaç dakika gibi geliyor. Doğanın sabır işi
olduğunu yıllar önce öğrendim. Zaman kavramını unutup doğanın akışına teslim
olduğunuz sürece doğa ana sizi ödüllendiriyor. Rüzgarın sesi ve kokusu
eşliğinde leoparın uykusunun bitmesini sabırla bekliyorum...
(*) Serengit: Masai dilinde "sonsuz düzlükler" anlamına geliyor
Masai Mara // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4.0 |