29 Kasım 2012 Perşembe

Makedonya yolu üzerindeki duraklar: Nea Moudania ve Selanik



Ouranouopoli'den çıktıktan sonra ufak ufak köylerden geçerek önce Ierissos, sonra Ormilia istikametinde devam edip Nea Moudania'ya varıyorum. Doğrudan Selanik'e gitmek yerine yolu uzatıp önce Nea Moudania'ya gitme sebebim fotoğraflarına defalarca rastladığım meşhur Nea Moudania Kilisesi'ni görmek.

Nea Moudania Kilisesi // Samsung Galaxy S2


Nea Moudania adını Bursa'nın aynı ismi taşıyan sahil ilçesi Mudanya'dan alıyor. Mübadele esnasında Mudanya'da yaşayan Rumların kurduğu bir yerleşim olan Nea Moudania'da (Yeni Mudanya) sokakta Türkçe konuşan, kahvehanelerde tavla oynarken Türkçe şakalaşan yaşlılara rastlamak mümkün. Aracımla bir tur atıp, yaklaşık yarım saat yürüdükten sonra burada daha fazla kalmanın çok anlamlı olmadığına karar vererek ayrıldım. Sahilde olmasına rağmen pek sahil havası olmayan Nea Moudania'nın görmeyi en çok istediğim binasında da tadilat olunca burada uzun zaman geçirmeme sebep olacak başka bir çekim bulamadım.

Yunanistan'ın 2. büyük şehri olan Selanik, Nea Moudania'nın yaklaşık 70 km. kuzeyinde yer alıyor ve yolun tamamı otoban. Aslında Selanik'i daha önce gördüm ve çok fazla vakit geçirilmeye değecek, enteresan bir yer olduğunu düşünmüyorum. Güzel ve eğlenceli bir sahil şehri ve neredeyse İzmir'in ufak bir kopyası. Alsancak'taki sokakları andıran, kafelerin ve dükkanların olduğu sokaklar, neredeyse İzmir kordon boyu ile tamamen aynı  sahil şeridi ve tabi ki aynı deniz iki şehrin birbirine çok benzemesine neden olmuş. 

Yunanistan seyahatinde diğer gezdiğim yerlerdeki sakinlik, dinginlik ve özgün hava Selanik'te yok. Bunun bir sebebi de bayram olması nedeniyle çok fazla Türk turistin Selanik sokaklarında geziyor olması belki de. 5-6 tur otobüsünün yanı sıra, uçakla veya kendi özel aracıyla gelmiş olan çok sayıda Türk vardı Selanik'te. Aslında burada kalmamdaki tek amaç Ouranoupoli - Ohrid arasını tüm gün seyahat ederek tek seferde gitmek istemeyişimdendi. Bir de önceki seyahatimde gezemediğim Ulu Önder Atatürk'ün doğduğu evi gezmek istiyordum. Ancak bu sefer de mümkün olmadı; ev yoğun bir tadilattan geçiyor.


Beyaz Kule - Selanik // Samsung Galaxy S2

Selanik'in en meşhur yapılarından bir tanesi tüm sahil şeridinden görülebilen Beyaz Kule (Lefkos Pyrgos). 12. yüzyılda Bizanslılar tarafından inşa edilen kule daha sonra Osmanlı egemenliği altındaki şehirde limanın kontrolü amacıyla kullanılmış. Eski çizimlerinde etrafında duvar olduğu görülen yapıdan günümüzde sadece çevresi 23 metre, yüksekliği 27 metre olan kule kalmış. 96 basamak ile tepesine çıkılan kuleden tüm Selanik ayak altında. Kulede bir de müze ve kafe bulunuyor.

Selanik'te yemek yediğim yerler çok özel ve bahsedilmeye değecek yerler değildi. Oldukça güzel restoranlardı ama hem Yunanistan'a has değillerdi, hem de Selanik'te seçenek çok bol ve onca seçeneğin arasında benim seçtiklerim çok önemsiz kalıyor. Ancak kaldığım otele değinmeden geçemeyeceğim; Electra Palace Hotel: 9, Aristotelous Square, 54624 Thessaloniki, Greece - Tel: +30 2310 294000

Elecktra Palace Hotel - Selanik // Canon 5d Mk II + Canon 24-105 mm f4.0

Otel tam sahilde olmasa da önü tamamen açık olduğu için ön cephedeki odalar deniz manzaralı. Büyük bir meydanda sanki birbirinin devamıymış gibi inşa edilmiş bembeyaz binalardan biri olan otelin girişi çok şık ve ferah. Lobinin sol tarafında otelden de girişi olan, açık hava bölümü sokağa bakan harika bir pastane var: Cafe Ciel. Tatlı ile arası iyi olanlar buradan uzak dursun; yüzlerce çeşit tatlı o kadar cezbedici duruyor ki insan burada kendini kaybedebilir.

Otelin odaları ahşap ve koyu tonlar ağırlıklı, oldukça geniş. Banyoda da çoğunlukla sarı - krem tonlarında mermerler ve son derece klasik, pirinç görünümlü armatürler kullanılmış. Halı kaplı yerler, geniş ve rahat yataklar, klima, odalarda internet bağlantısı ve LCD televizyon rahat bir konaklama sağlıyor. Hiç tarzım olmasa da kabul etmek lazım ki oldukça güzel bir otel.

Son olarak da otelin aynı zamanda kahvaltı salonu olan roof barına değinmek gerekiyor: Orizontes Roof Garden. Sabahları oldukça serin olduğu için kahvaltı içeriye kuruluyor ancak hava ısındıkça balkonda da yemek yemek mümkün. Özellikle burada gün batımının seyredilmesini tavsiye ederim. Başka bir otelde konaklansa dahi burada gün batımında bir kadeh uzo içilmeli.

Beyaz Kule ve kordon boyu - Selanik // Canon 5d Mk II + Canon 24-105 mm f4.0

Aynı gün içinde ziyaret ettiğim Nea Moudania ve Selanik'te bence anlatmaya değer fazla bir şey yok, dolayısıyla yazıyı biraz kısa tutuyorum. Ama merak etmeyin, bunu haftalık yazım olarak saymayıp Makedonya - Ohrid ve Yunanistan'ın göller bölgesi Kastoria yazımı bu hafta içinde yazacağım :)


21 Kasım 2012 Çarşamba

Athos Dağı eteklerindeki cennet şehir: Ouranoupoli...


Yunanistan seyahatimde Kavala'dan sonraki durağım Ouranoupoli. Kavala'dan çıktığım andan itibaren hiç ana yola girmeden, denizi takip ederek sürekli köy yollarından gitmeyi tercih ettim. Yolumu 1-2 saat uzatsa da ömür boyu hafızamdan çıkmayacak kadar muhteşem manzaralar izleyip, her birinde yaşamak isteyeceğim kadar güzel köylerin içinden geçtim. Eğer Yunanistan'da kendi aracınızla seyahat ediyorsanız mutlaka ara yolları kullanmanızı öneririm.

Adı pek duyulmamış bu ufak balıkçı köyü, meşhur Halkidiki yarımadasının doğusundaki Athos Yarımadası'nda yer alıyor. Yemyeşil tepelerden kıvrılarak ilerleyen dar yollardan inerken önce masmavi deniz, ardından da Ouranoupoli'nin meşhur Bizans kulesi "Old Tower of Prosforio" görülüyor. Ufak ufak onlarca pansiyon ve restoran arasından geçen köyün anayolu Bizans kulesinin yanında deniz ile birleşip yaklaşık 400 metre sonra da bitiyor. 


Ouranoupoli'nin tepeden görünüşü // Samsun Galaxy S2

Ouranoupoli aslında Halkidiki'deki diğer bir çok tatil beldesi gibi deniz - kumsal tatilcilerinin tercih ettiği bir yer değil. Harika 1-2 kumsalı, Ouranoupoli'yi etrafa bağlayan feribot seferleri, deniz ürünlerinin sanat eserine dönüştürüldüğü restoranları mevcut olsa da burası daha çok Hristiyan Ortodokslara hitap ediyor. Halkidiki yarımadasındaki üç parmaktan en doğuda olan parmaktaki (Athos Yarımadası) son yerleşim yeri Ouranoupoli; sonrası ise kutsal topraklar ve manastırların yer aldığı Mount Athos...

Ouranoupoli'den kalkan feribot // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Gittiğim her yerde yaptığım gibi burada da önce merkezi bulup etrafı kabaca gözden geçirdikten sonra konaklayacağım yeri aramaya koyuluyorum. İtiraf etmeliyim ki uzun süredir bir oteli bu kadar zor bulduğum hiç olmamıştı. Ouranoupoli çok ufak ve ücra bir yer olduğu için haritalarda detaylı yer almıyor ve navigasyon aletimde de buraya ait en ufak bir iz yok. 4-5 dükkana ve yoldan geçen 2-3 kişiye sorduktan sonra açık adresinde sadece  Archodariki Guest House, Ouranoupolis - Greece yazan pansiyonumuzu buluyorum. Ouranoupoli'de 2-3 tane "resort" denilebilecek 5 yıldızlı ve çok yatak kapasiteli otel mevcut ancak çok mecbur kalmadıkça bu tarz kitle turizmi tesislerinden uzak duruyorum. Ouranoupoli'de de booking.com sitesinden bulduğum, 6 odalı çok şirin bir evde konakladım. Pansiyon bir aile işletmesi; her işle evin hanımı ilgileniyor, iletişimi İngilizce bilen çocukları yürütüyor, merkezdeki ufak restoran ve finans işleriyle de evin erkeği ilgileniyor. 

Bizans döneminde yapılmış "Old Tower" // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Archodariki, geleneksel tarzda inşa edilmiş 3 katlı bir apartman aslında ve 6 dairesi var. Dairelerin hepsi son derece otantik döşenmiş; salonda şömine, her birinde balkon olan 2 yatak odası, açık mutfağı ve banyosu ile ev tadında bir yaşam alanı. Din turizmine uygun olarak bütün duvarlarda dini içerikli tablolar ve ikonalar mevcut. Evin en keyifli köşesi ise şöminenin karşısındaki sallanan sandalyeler. Archodariki'nin tek eksiği deniz kenarında olmayışı ama denize ve merkeze yürüyerek 3 dakika mesafede.

Ouranoupoli 1920'lerin başında kurulmuş oldukça yeni bir yerleşim. Mübadele sonrası buraya yerleştirilen Rumlara Mount Athos Manastırı tarafından 1 göz odalı ev, ufak bir tarım arazisi ve 10 adet koyun verilmiş. 1947 yılına kadar izole bir yaşam süren halk oldukça zor koşullarda, sadece kazma ve kürek ile kendi açtıkları patikadan bozma yol ile Ouranoupoli'yi dış dünyaya bağlamayı başarmışlar. Zaten o tarihten sonra da bir hac alanı olan Mount Athos'a yönelik din turizmi başlamış.

Balıkçılar gün batarken denize açılıyor // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Athos Manastırlarına kadınların ve çocukların girmesi kesinlikle yasak. Dolayısıyla Ouranoupoli'de hac zamanı konaklayanlar genelde eşleri Athos'a gitmiş bayanlar ve çocukları oluyor. Bayanların ve Athos'a giriş izni alamayanların manastırları görmesi için tek yol Ouranoupoli'de organize edilebilecek tekne turları. Yarımadanın denize bakan taraflarındaki manastırları tekneden görmek mümkün.

Manastıra girmek için gerekli izinleri almak oldukça zor. Athos Manastırları resmen Yunanistan'a bağlı olsa da kendi iç işlerinde serbest, özerk bir alan ve sadece dış işlerine bağlılar. Günlük ziyaretçi limiti 120 Ortodoks ve 10 Ortodoks olmayan şeklinde. Ortodoks olan Yunanlılar bunu kanıtlayan resmi bir evrak ile (kimlik, resmi yazı vs.) Ouranoupoli'deki ofise başvurabiliyorlar. Ortodoks olmayanların işi ise bir hayli zor. Öncelikle konsolosluktan veya bir akademik kuruluşu temsil ediyorlarsa buradan temin edilmiş resmi yazı gerekiyor. Ayrı bir yazıda detaylı bir şekilde ziyaret sebebini açıklamak gerekiyor ve maalesef "gezi, turizm" geçerli sebepler değil. Gazeteci / fotoğrafçı ise bir makale üzerinde çalışıyor olması, akademisyen ise kurumunda bu konuda bir araştırma yapıyor olması başvurabilmek için geçerli sebepler. Bu iki mektup ve pasaportun en az bir ay evvel Atina'daki Yunanistan Dış İşleri Bakanlığı - Kilise Direktörlüğü'ne iletilmesi gerekiyor. Eğer başvuru kabul edilirse direktörlükten tarafınıza yazı veriliyor ve bu yazı ile Ouranoupoli'deki ofisten gerekli izinleri çıkartabiliyorsunuz. Athos'taki manastırlara Ouranoupoli'den kalkan tekneler ile ulaşılıyor ve bölgede en fazla 4 gün kalınabiliyor. Konaklanan süre boyunca çok basit imkanlar sağlansa da yatak ve yemek bedava. 1054 yılından beri faal olan Athos Dağı aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Alanı.


Gelelim yeme içme konularına... Ouranoupoli'de sonbahar ve kış aylarında hayat neredeyse duruyor ancak restoranlar, hediyelik eşya ve dini ikonalar satan dükkanlar yıl boyu açık. Yüzümüzü denize dönüp kuleyi merkez kabul edersek, solda deniz kenarında 2 güzel restoran var. Kumsala bakan, ahşap bir veranda üzerinde, asma ve sardunyalar arasında yemek yenen bu restoranlarda her şey çok lezzetli ve balıkçı köyü olmasından dolayı çok taze. Ufak bir yanlış anlaşma sonucu yiyebileceğimizden fazla sipariş etmiş olsam da hata mükemmel Amerikan ingilizcesi konuşan garsonda değil bendeydi: Yunanistan'da porsiyonların makul ve doyurucu olduğunu bilmeme rağmen sipariş verirken hep "3 kişilik" dedim. Önce salata geldi ve bizim sofralarımızdan büyük salata porsiyonlarına alışık olduğum için yadırgamadım. Ama daha sonra ahtapot, kalamar ve kızarmış sebzeler 3'er porsiyon gelince hatamı anlayıp düzelttim ve sonra gelecek olan ızgara barbun 3 kişiye yetecek makul boyutlarda servis edildi. Buna rağmen hesap çok uygun geldi.


Ouranoupoli'nin esas yemek merkezi kulenin sağında. İstanbul'daki balık pazarını andıran, deniz kenarında restoranların bahçesinin olduğu, ortada yürüyüş yolu ve sağda da kapalı mekanların, mutfakların bulunduğun bir alan. Ard arda sıralanmış 8-9 restoranın bulunduğu alanda yıl boyu en çok iş yapan mekan Kiritikos Restoran; en büyük kapalı alan bu restoranın. Buradaki bütün restoranlarda da ürünler taze ve fiyatlar son derece makul. Restoranların hemen bitiminde de hem açık hem kapalı mekanı olan, zaman zaman canlı müzik yapılan, her tarafında televizyonlardan spor müsabakalarının izlendiği çok şık bir bar var. Barda kokteyller de dahil olmak üzere her türlü içki olmasına rağmen Yunan birası bulunmuyor.

Kalamar // Samsung Galaxy S2

To Koytoyki Restoranda yenilenler:

- Patlıcan kızartma (yanında çok hafif sarmısaklı, biraz salatalık rendeli yoğurt ile servis ediliyor)
- Bölgeye has bir meze olan kabak - havuç (ince ince rendelenmiş sebzeler haşlanıp zeytinyağında çok kısa pişirilmiş)
- Greek Salata
- Ahtapot (her yerde olduğu gibi güneşte kurutulmuş ahtapot kömürde pişirilip zeytinyağı ve sirke ile servis edilmiş)
- Kalamar (ızgara kalamar bütün olarak kömürde pişirilmiş)
- Patates kızartması (Mekana geldiğimizde yan masadakiler sadece patates kızartması yiyordu ve enfes gözüküyordu. Biraz fazla gelse de gerçekten elma dilim patates kızartması nefisti.)
- Fiyat: 65 Euro (3 kişi için toplam fiyat)

Güneşte kurutulmuş ahtapot ızgara // Samsung Galaxy S2

Ouranoupoli ile ilgili son not da köyün kedileri ile ilgili. Her yerde onlarca kedi görmeniz mümkün ve hepsi birbirinden güzel. Yemek yediğim restoranda belki 10 tane vardı etrafta ama hayatımda hiç sakin sakin bekleyen, taciz etmeyen, miyavlamayan, yiyecek verince yeniden istemeyen ve yiyip uzaklaşan, masanın altına girip bacaklara sürtünmeyen sokak kedisi görmemiştim. Yemek yerken rahat bıraktıkları için Ouranoupoli kedilerine teşekkür ederim :)

Ouranoupoli'nin kedileri // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Ouranoupoli'nin kedileri // Samsung Galaxy S2

Sıradaki yazı:
Nea Moudania ve Kuzey Ege'nin Kalbi Selanik...

14 Kasım 2012 Çarşamba

Zümrüt Ada Thassos...


Yunan adalarına defalarca gitmiş olmama rağmen Thassos Adası bu seyahate kadar ilgimi çekmemişti. Bu defa Kavala'da bir kaç gece konaklayacağım için Thassos'a gitmeye karar verdim. Ada ana karaya sadece 12 deniz mili uzaklıkta ve düzenli feribot seferleri ile ulaşım çok rahat.


Kavala - Thassos feribotu // Samsung Galaxy S2

Thassos Ferries firması (http://www.thassos-ferries.gr) Kavala'dan ve Thassos'tan günde karşılıklı 4 sefer yapıyor. Araç fiyatı 24 Euro, yolcu fiyatı ise 4,70 Euro (Ekim 2012). Feribot hareket etmeden üst güvertede yerinizi alıp, Kavala Kalesini ve şehir merkezini farklı bir açıdan izlemenizi tavsiye ederim.



Feribottan Kavala manzarası // Samsung Galaxy S2

Kavala'dan kalkan feribot yaklaşık 1 saat 15 dakika süren yolculuğun ardından Thassos'un batı kıyısında yer alan Prinos'a yanaşıyor. Prinos adanın standartlarına göre büyük bir yerleşim yeri ve sahilde güzel restoranlar var. Eğer alışveriş ihtiyacınız varsa burası adada ihtiyaçlarınızı giderebileceğiniz 3 noktadan bir tanesi. (Diğerleri Limenaria ve Limenas)


Feribottan indikten sonra ilk durak seyahat öncesi yaptığım araştırmalarda adını sıklıkla duyduğum Kazaviti Köyü. Kazaviti sanıyorum adanın en otantik, en bozulmamış köyü. Dağ eteğine inşa edilmiş taş binalar yeşilin her tonunu barındıran ağaçların arasından neredeyse parlıyor. Köye çıkan yokuş yolda zaman zaman ağaç köklerinin arasından fışkıran tatlı su kaynaklarına rastlamak mümkün. Özellikle bahar ve yaz aylarında sabah kahvesi için mutlaka mola verilmesini tavsiye ederim. (Thassos kendi tatlı su kaynağına sahip ender adalardan biri. Adaların çoğuna tatlı su ana karadan taşınıyor.)



Kazaviti Köyü // Canon 5d MkII + Canon 24-105 mm f4

Adaya ayak basıldığında dikkati çeken ilk şey uçsuz bucaksız yeşillik. Yeşilin tonu farklı olsa da adanın bitki örtüsü yoğunluk olarak Hint Okyanusu'ndaki tropik adaları aratmıyor. Genelde sahil şeridini takip eden yol adanın etrafını çepeçevre dolaşıyor ve zaman zaman içerilere girip tepelere sardırıyor. Eğer araba kullanıyorsanız tek tarafı uçurum olan yollarda dikkat edin; zira nefes kesen manzaralara bakmamak için oldukça zorlanacaksınız.



Thassos'taki yüzlerce ufak plajdan bir tanesi // Canon 5d MkII + Canon 24-105 mm f4

Adanın güneybatı ucuna gelindiğinde Limenas'tan sonra ikinci büyük yerleşim olan Limenaria'ya ulaşılıyor. Adanın tarih boyunca adının duyulmasını sağlayan 2 doğal kaynağı var: altın ve mermer. 1900'lü yılların başında Alman Speidel firması adanın madenlerini işletmeye başlamış ve Limenaria limanının hemen yanındaki tepeye "Palataki" olarak adlandırılan yönetim binasını inşa etmiş. Muhteşem manzaraya sahip bina günümüzde kültür merkezi olarak kullanılıyor. Thassos mermeri o kadar kaliteli ki, milattan önce 7. yüzyılda adaya kurulmuş heykel okulunda üretilen heykellerin ünü diğer adalara ve ana karaya yayılmakta gecikmemiş. Uzun bir süre Antik Yunan'ın bütün tapınakları ve heykelleri Thassos'tan gelen mermerler ile inşa edilmiş. Milattan önce 3. yüzyıldan milattan sonra 1. yüzyıla kadar da Romalılar bütün mermerlerini Thassos'tan ithal etmiş.



Deniz kıyısındaki evler // Canon 5d Mk II + Canon 24-105 mm f4


Eğer adada sınırlı vaktiniz varsa ve tek öğün yemek yiyecekseniz adres Limenaria'daki To Limani restoran. Mezeleri de balık çeşitleri de gerçekten inanılmaz lezzetli. Aile restoranı olan To Limani'de mutfakta anne ve gelinler, serviste ağabey ve kardeş görev yapıyor. Büyük kardeş az ama anlaşmaya yetecek kadar, oldukça aksansız Türkçe konuşuyor. Gelelim To Limani'de yediklerimize:


To Limani Restoranın içi // Samsung Galaxy S2

- Patlıcan salata

- Kabak ve havuç kızartma (Yanında yoğurt ile servis ediliyor)
- Greek salad
- Ahtapot (Güneşte kurutulmuş ahtapot, kömürde pişirilip zeytinyağı ve sirke ile servis ediliyor)
- Kalamar (Izgara kalamar bütün olarak kömürde pişirilip servis ediliyor)
- Barbun (1 porsiyonda 4 adet kızarmış barbun geliyor)
- Lüfer (3 kişiyi rahatlıkla doyurabilecek bir boyutta, ızgara olarak servis ediliyor)
- Fiyat: 65 Euro (3 kişi için toplam fiyat)

Salatasız bir sofra tabi ki olmaz... // Samsung Galaxy S2

Güneşte kurutulmuş ahtapot // Samsung Galaxy S2

Siparişimizi verdikten sonra restoran sahipleriyle sohbet ederken Türk olduğumuzu öğrendiklerinde ilk söyledikleri şey "Aaa, Yalanzi Dolma"... Kendileri için annelerinin yalancı dolma yaptığını ama eğer istersek restoranın hemen üstündeki evlerinden getirebileceklerini belirtiyorlar. Bu davete hayır demek olmaz; hala dumanı tüten, yanında yoğurt ile servis ettikleri yalancı dolma gerçekten mideleri bayram ettiriyor. Hesabı ödeyip kahvelerimizi yudumlarken adet olduğu üzere masamıza getirilen, bu defa Thassos'a özgü reçelimsi tatlımızı yiyerek yeniden yola koyuluyoruz.


Yalancı dolma // Samsung Galaxy S2


Izgara kalamar // Samsung Galaxy S2


Turunç, incir ve çilek tatlısı // Samsung Galaxy S2

Prinos'tan beri saat yönünün tersine yaptığımız yolculukta Limenaria'dan sonrası genellikle plaj ve tatil köyü. Kalami Beach, Grand Beach gibi bembeyaz kumsalı, türkuaz, mavi ve yeşilin tonlarında denizi olan muhteşem plajlarda yaz aylarının keyfini çıkartmak mümkün. Uyarmakta fayda var, yaz aylarında feribot da dahil her türlü ayarlamayı çok önceden yapmak gerekiyor. Ada, daha güneydeki adalar kadar olmasa da özellikle İngiliz ve Alman turistler arasında çok popüler.

Kuzeye, adanın en büyük yerleşimi olan Limenas'a giden 50 km.lik yolda çok geniş zeytin bahçeleri var. Prinos'ta feribottan indiğimizden beri yakınından geçtiğimiz zeytinlikler çok ilgimizi çekiyor çünkü adadaki ağaçlar Türkiye'de görmediğimiz kadar bol ve iri meyvelere sahip. Adanın özelliklerinden biri olan verimli zeytinliklerin bir çoğu Athos Dağı'nda bulunan manastırlara aitmiş. 

Adanın kuzeyindeki Limenas, Thassos'taki son durağımız; bu defa Limenas'tan feribota binip Kavala'ya 40 km. mesafedeki Keramoti'ye geçiyoruz. Bu feribot hem Kavala feribotundan daha ucuz, hem de Limenas - Keramoti arası sadece 40 dakika sürüyor. Keramoti'de feribotta indikten sonra yol, bir kuş cenneti ve RAMSAR alanı olanı Nestos Delta ve Büyük İskender Havaalanı'nın yanından geçtikten sonra Kavala su kemerinin altından şehir merkezine iniyor...


Kavala - Thassos feribotu // Canon 5d Mk II + Canon 24-105 mm f4



Not: Blogun "Video" bölümünden "Thassos'ta bir gün..." filmini izleyebilirsiniz...

Sıradaki yazı:
Halkidiki'nin gizli köşesi Ouranoupolis ve Kuzey Ege'nin kalbi Selanik

11 Kasım 2012 Pazar

Yunanistan - Makedonya seyahatinin ilk durağı: Kavala


Kavala, Kuzey Yunanistan'ın (Makedonya Bölgesi) en büyük ikinci şehri. İpsala sınır kapısına 192 km. uzaklıkta ve tamamı otoyol olan İpsala - Kavala arasında seyahat yaklaşık 1.5 saat sürüyor (yol boyunca ücretli geçişler var; her geçiş 2.40 €). Otoyoldan çıkıp Kavala'ya yaklaşırken Güney Fransa'nın döne döne denize inen sahil yollarını andıran son derece keyifli yollardan geçiliyor. Şehrin ilk görüldüğü tepede aracınızı sağa çekip Kavala'ya tepeden bakabileceğiniz bir park alanı mevcut; mutlaka bu manzaranın keyfini çıkartın.


Kavala'ya tepeden bakış // Samsung Galaxy S2

Kavala'ya Türkiye'den Metro Turizm'in otobüs seferleri bulunmakta: İstanbul - Selanik otobüsleri Kavala'da duruyor. Avrupa'nın bir çok şehrinden ve Ege'deki Yunan adalarından yaz aylarında charter uçuşlar ile veya Atina'dan haftanın her günü yapılan tarifeli seferler ile Kavala'ya uçmak mümkün. Kavala'nın uluslararası Büyük İskender Havaalanı (IATA Kodu: KVA) şehir merkezine yaklaşık 27 km uzaklıkta.

Kavala aslında Tekirdağ ile kardeş şehir ancak buraya mübadele esnasında Kapadokya - Göreme civarında yaşayan Rumlar yerleşmiş. 1387 - 1912 yılları arasında Osmanlı hakimiyeti altında kalmış şehirde bir çok noktada Osmanlı mimarisinin örneklerine rastlamak mümkün. Özellikle Kavala Kalesi'ne çıkan yoldaki cumbalı evler çok tanıdık bir mimariye sahip.


Günbatımında Kavala limanı // Samsung Galaxy S2

Kavala'da çat pat da olsa Türkçe konuşan çok insan var; davranışlar ve adetler de çok tanıdık. Ağaç gölgesinde hasır taburelerde tavla oynayıp kahvesini yudumlayanlar, girdiğiniz fırında yeni çıkmış mamulleri, meşhur kurabiyeleri tatmanız için ısrar edenler, yoldan geçenleri restoranlarına davet eden garsonlar ülkemizden alışık olduğumuz manzaralar. 


Kavala'nın meşhur kurabiyelerini yapan pastanelerden biri: Panetto // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Eğer turizm enformasyon ofislerine uğrama alışkanlığınız varsa Kavala'daki ofis Erythrou Stavrou caddesi bitiminde, Eleftharias (Özgürlük) Meydanı'nda yer almakta. Yunanistan ile ilgili bir çok kitabın satıldığı, güncel etkinlikler ile ilgili biletlerin temin edilebileceği, Kavala ve Thassos haritalarının alınabileceği, oldukça ilgili gençlerin çalıştığı güzel bir ofis burası. Ayrıca ziyaret eden turistlere çok şık bir kutu içinde meşhur Kavala kurabiyesi hediye ediliyor.

Şehrin en belirgin yapıları Panagia Tepesi üzerine inşa edilmiş Kavala Kalesi ve limana inen yol üzerindeki su kemeri (Kamares)... Kemeri ilk inşa eden tam olarak bilinmese de Bizans şehirlerinde genelde kuyu ve sarnıç kullanıldığı için Roma döneminden kaldığı tahmin ediliyor. Ancak kemerin onarımının 16. yüzyılda Kanuni Süleyman döneminde Osmanlı tarafından yaptırıldığı ve bugünkü şekline kavuştuğu biliniyor. Kavala Kalesi de yine Bizans döneminde inşa edilmiş, Osmanlı döneminde de elden geçirilmiş. Kavala'ya tepeden bakmak için kaleye çıkmak isteyenleri yokuş yukarı zorlu bir yürüyüş bekliyor.


Kavala Kalesi // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Kavala dendiği zaman bir çoğumuzun aklına Kavalalı Mehmet Ali Paşa geliyor. Lise yıllarında "Mısır Valisi", "Kavalalı İsyanı" başlıklarıyla hatırlayacağımız Kavalalı Mehmet Ali Paşa Osmanlının son yüzyılına damga vurmuş bir isim.

Konaklama: Airotel Galaxy // 27 El Venizelou St, Kavala 65302, Yunanistan

Yaban hayat ile ilgili gezdiğim ülkelerde çok iyi yerel rehberlerim, çok yakın arkadaşlarım olduğu için konaklayacak tesis seçiminde fazla zorlanmıyorum. Hele tek başıma gidiyorsam standartlarım oldukça düşük ve önceliğim hayvan hareketlerinin yoğun olduğu bölgeler. Ancak şehir gezilerinde eğer önceden giden bir arkadaşımdan tavsiye almadıysam booking.com ve tripadvisor.com sitelerine başvuruyorum. İlk durağı Kavala olan 8 günlük Yunanistan  - Makedonya gezisinde otel seçimlerimin hepsi çok başarılıydı...


Sahilde yürüyüş yolu ve Kavala Kalesi // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Airotel Galaxy Kavala'nın tam göbeğinde, sahil kenarında yer alan büyük bir otel. Denize bakan odalar harika; kale, liman ve şehir merkezi elinizin altında. Aracınızı otelin kapalı otoparkına bırakıp tüm şehri yürüyerek gezmek mümkün. Otelin sahil tarafındaki girişinde bariyerli, sürekli bir görevlinin ilgilendiği yaklaşık 15-20 araç kapasiteli bir otoparkı var. Ancak burada yer olmasa dahi park büyük problem değil; otele 50 metre mesafede ücretsiz park yerleri mevcut.

Otelin denize bakan odalarının manzarası gerçekten çok güzel. Odalar 3 kişinin dahi rahatlıkla konaklayabileceği kadar büyük, banyosu da neredeyse oda kadar geniş. Son derece temiz, rahat yataklar ve yastıklar, klima, ücretsiz çay / kahve ve kapalı şişe su, dijital kasa, ütü masası ve ütü odanın standart özellikleri. 


3.kattaki odamın balkonundan Kavala manzarası // Samsung Galaxy S2

Açık büfe sabah kahvaltısının da sunulduğu 7. kattaki roof bar / restoran kesinlikle güneş batarken ziyaret edilmesi gereken bir yer. Her tarafı cam olan mekanda su kemeri, Kavala Kalesi, şehir merkezi, feribot iskelesi ayaklar altında. Akşamüstü içkinizi yudumlarken gün batımını, balığa çıkan balıkçı teknelerini seyretmek oldukça keyifli.

Web: http://www.airotel.gr/hotel/galaxy_hotel
Booking.com: http://www.booking.com/airotelgalaxy



Gece Kavala Kalesi ve liman // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Restoran: Taverna Panos Zafira: Plateia Karaoli ve Dimitriou köşesinde | 20 Palteia Karaoli, Kavala, Yunanistan



Kavala'da bir çok restoran var. Özellikle sahil şeridindeki kafeler ve tavernalar her zevke hitap ediyor. Ancak bir restoran nefis deniz mahsulleri ile diğerlerinden ayrılıyor: Panos Zafira... Kavala seyahatinden önce ismini duyduğum bu meşhur restoran merkeze 5 dk, limana 2 dk yürüyüş mesafesinde. Bir aile işletmesi olan mekanın adı Panos ve Zafira restoranı işleten çiftin isimleri. Tüm mezeleri ve balıkları nefis gözüken restoranda seçtiklerimiz şöyleydi:


Ahtapot // Panos Zafira // Samsung Galaxy S2

- Kabak, patlıcan, biber kızartma (Yanında süzme yoğurt ile servis ediliyor. O kadar güzeldi ki ikinci porsiyon sipariş edildi.)
- Lakerda (Kendi üretimleri olan lakerda, son zamanlarda yediklerimin en iyisiydi.)
- Ahtapot (Yunanistan'da alışıldığı üzere güneşte kurutulmuş ahtapot, kömür ateşinde pişirilip zeytinyağı, sirke ve yanında limon ile servis ediliyor)
- Greek salad (Yunan salatası sofraların olmazsa olmazı. Bizim çoban salatadan farkı domates, salatalık, halka soğan ve biberlerin iri iri doğranması ve salatanın üzerinde beyaz (feta) peynir ile servis edilmesi. Salatanın dibinde en az 2 parmak kalınlığında zeytinyağı olmalı.)
- Sardalya ızgara (Kömür ateşinde pişirilen sardalyadan 2 porsiyon yenildi.)
- Fiyat: 47 Euro (3 kişi için toplam fiyat)

Trivia:
* 2004 yılında çıkarttığı hit single Gia ile dünya listelerinde önemli yerlere gelen, o dönem ülkemizde de çok popüler olan Despina Vandi Kavalalı... // http://www.despinavandi.gr

* Kavala'nın en meşhur ürünü Kavala Kurabiyesi...


Kavala kurabiyes // Panetto pastanesi // Canon 5d MkII + Canon 24-105 mm f4

Sıradaki yazı: 
Kuzey Ege'nin sahil zengini adası: Thassos (Taşöz)