21 Kasım 2012 Çarşamba

Athos Dağı eteklerindeki cennet şehir: Ouranoupoli...


Yunanistan seyahatimde Kavala'dan sonraki durağım Ouranoupoli. Kavala'dan çıktığım andan itibaren hiç ana yola girmeden, denizi takip ederek sürekli köy yollarından gitmeyi tercih ettim. Yolumu 1-2 saat uzatsa da ömür boyu hafızamdan çıkmayacak kadar muhteşem manzaralar izleyip, her birinde yaşamak isteyeceğim kadar güzel köylerin içinden geçtim. Eğer Yunanistan'da kendi aracınızla seyahat ediyorsanız mutlaka ara yolları kullanmanızı öneririm.

Adı pek duyulmamış bu ufak balıkçı köyü, meşhur Halkidiki yarımadasının doğusundaki Athos Yarımadası'nda yer alıyor. Yemyeşil tepelerden kıvrılarak ilerleyen dar yollardan inerken önce masmavi deniz, ardından da Ouranoupoli'nin meşhur Bizans kulesi "Old Tower of Prosforio" görülüyor. Ufak ufak onlarca pansiyon ve restoran arasından geçen köyün anayolu Bizans kulesinin yanında deniz ile birleşip yaklaşık 400 metre sonra da bitiyor. 


Ouranoupoli'nin tepeden görünüşü // Samsun Galaxy S2

Ouranoupoli aslında Halkidiki'deki diğer bir çok tatil beldesi gibi deniz - kumsal tatilcilerinin tercih ettiği bir yer değil. Harika 1-2 kumsalı, Ouranoupoli'yi etrafa bağlayan feribot seferleri, deniz ürünlerinin sanat eserine dönüştürüldüğü restoranları mevcut olsa da burası daha çok Hristiyan Ortodokslara hitap ediyor. Halkidiki yarımadasındaki üç parmaktan en doğuda olan parmaktaki (Athos Yarımadası) son yerleşim yeri Ouranoupoli; sonrası ise kutsal topraklar ve manastırların yer aldığı Mount Athos...

Ouranoupoli'den kalkan feribot // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Gittiğim her yerde yaptığım gibi burada da önce merkezi bulup etrafı kabaca gözden geçirdikten sonra konaklayacağım yeri aramaya koyuluyorum. İtiraf etmeliyim ki uzun süredir bir oteli bu kadar zor bulduğum hiç olmamıştı. Ouranoupoli çok ufak ve ücra bir yer olduğu için haritalarda detaylı yer almıyor ve navigasyon aletimde de buraya ait en ufak bir iz yok. 4-5 dükkana ve yoldan geçen 2-3 kişiye sorduktan sonra açık adresinde sadece  Archodariki Guest House, Ouranoupolis - Greece yazan pansiyonumuzu buluyorum. Ouranoupoli'de 2-3 tane "resort" denilebilecek 5 yıldızlı ve çok yatak kapasiteli otel mevcut ancak çok mecbur kalmadıkça bu tarz kitle turizmi tesislerinden uzak duruyorum. Ouranoupoli'de de booking.com sitesinden bulduğum, 6 odalı çok şirin bir evde konakladım. Pansiyon bir aile işletmesi; her işle evin hanımı ilgileniyor, iletişimi İngilizce bilen çocukları yürütüyor, merkezdeki ufak restoran ve finans işleriyle de evin erkeği ilgileniyor. 

Bizans döneminde yapılmış "Old Tower" // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Archodariki, geleneksel tarzda inşa edilmiş 3 katlı bir apartman aslında ve 6 dairesi var. Dairelerin hepsi son derece otantik döşenmiş; salonda şömine, her birinde balkon olan 2 yatak odası, açık mutfağı ve banyosu ile ev tadında bir yaşam alanı. Din turizmine uygun olarak bütün duvarlarda dini içerikli tablolar ve ikonalar mevcut. Evin en keyifli köşesi ise şöminenin karşısındaki sallanan sandalyeler. Archodariki'nin tek eksiği deniz kenarında olmayışı ama denize ve merkeze yürüyerek 3 dakika mesafede.

Ouranoupoli 1920'lerin başında kurulmuş oldukça yeni bir yerleşim. Mübadele sonrası buraya yerleştirilen Rumlara Mount Athos Manastırı tarafından 1 göz odalı ev, ufak bir tarım arazisi ve 10 adet koyun verilmiş. 1947 yılına kadar izole bir yaşam süren halk oldukça zor koşullarda, sadece kazma ve kürek ile kendi açtıkları patikadan bozma yol ile Ouranoupoli'yi dış dünyaya bağlamayı başarmışlar. Zaten o tarihten sonra da bir hac alanı olan Mount Athos'a yönelik din turizmi başlamış.

Balıkçılar gün batarken denize açılıyor // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Athos Manastırlarına kadınların ve çocukların girmesi kesinlikle yasak. Dolayısıyla Ouranoupoli'de hac zamanı konaklayanlar genelde eşleri Athos'a gitmiş bayanlar ve çocukları oluyor. Bayanların ve Athos'a giriş izni alamayanların manastırları görmesi için tek yol Ouranoupoli'de organize edilebilecek tekne turları. Yarımadanın denize bakan taraflarındaki manastırları tekneden görmek mümkün.

Manastıra girmek için gerekli izinleri almak oldukça zor. Athos Manastırları resmen Yunanistan'a bağlı olsa da kendi iç işlerinde serbest, özerk bir alan ve sadece dış işlerine bağlılar. Günlük ziyaretçi limiti 120 Ortodoks ve 10 Ortodoks olmayan şeklinde. Ortodoks olan Yunanlılar bunu kanıtlayan resmi bir evrak ile (kimlik, resmi yazı vs.) Ouranoupoli'deki ofise başvurabiliyorlar. Ortodoks olmayanların işi ise bir hayli zor. Öncelikle konsolosluktan veya bir akademik kuruluşu temsil ediyorlarsa buradan temin edilmiş resmi yazı gerekiyor. Ayrı bir yazıda detaylı bir şekilde ziyaret sebebini açıklamak gerekiyor ve maalesef "gezi, turizm" geçerli sebepler değil. Gazeteci / fotoğrafçı ise bir makale üzerinde çalışıyor olması, akademisyen ise kurumunda bu konuda bir araştırma yapıyor olması başvurabilmek için geçerli sebepler. Bu iki mektup ve pasaportun en az bir ay evvel Atina'daki Yunanistan Dış İşleri Bakanlığı - Kilise Direktörlüğü'ne iletilmesi gerekiyor. Eğer başvuru kabul edilirse direktörlükten tarafınıza yazı veriliyor ve bu yazı ile Ouranoupoli'deki ofisten gerekli izinleri çıkartabiliyorsunuz. Athos'taki manastırlara Ouranoupoli'den kalkan tekneler ile ulaşılıyor ve bölgede en fazla 4 gün kalınabiliyor. Konaklanan süre boyunca çok basit imkanlar sağlansa da yatak ve yemek bedava. 1054 yılından beri faal olan Athos Dağı aynı zamanda UNESCO Dünya Mirası Alanı.


Gelelim yeme içme konularına... Ouranoupoli'de sonbahar ve kış aylarında hayat neredeyse duruyor ancak restoranlar, hediyelik eşya ve dini ikonalar satan dükkanlar yıl boyu açık. Yüzümüzü denize dönüp kuleyi merkez kabul edersek, solda deniz kenarında 2 güzel restoran var. Kumsala bakan, ahşap bir veranda üzerinde, asma ve sardunyalar arasında yemek yenen bu restoranlarda her şey çok lezzetli ve balıkçı köyü olmasından dolayı çok taze. Ufak bir yanlış anlaşma sonucu yiyebileceğimizden fazla sipariş etmiş olsam da hata mükemmel Amerikan ingilizcesi konuşan garsonda değil bendeydi: Yunanistan'da porsiyonların makul ve doyurucu olduğunu bilmeme rağmen sipariş verirken hep "3 kişilik" dedim. Önce salata geldi ve bizim sofralarımızdan büyük salata porsiyonlarına alışık olduğum için yadırgamadım. Ama daha sonra ahtapot, kalamar ve kızarmış sebzeler 3'er porsiyon gelince hatamı anlayıp düzelttim ve sonra gelecek olan ızgara barbun 3 kişiye yetecek makul boyutlarda servis edildi. Buna rağmen hesap çok uygun geldi.


Ouranoupoli'nin esas yemek merkezi kulenin sağında. İstanbul'daki balık pazarını andıran, deniz kenarında restoranların bahçesinin olduğu, ortada yürüyüş yolu ve sağda da kapalı mekanların, mutfakların bulunduğun bir alan. Ard arda sıralanmış 8-9 restoranın bulunduğu alanda yıl boyu en çok iş yapan mekan Kiritikos Restoran; en büyük kapalı alan bu restoranın. Buradaki bütün restoranlarda da ürünler taze ve fiyatlar son derece makul. Restoranların hemen bitiminde de hem açık hem kapalı mekanı olan, zaman zaman canlı müzik yapılan, her tarafında televizyonlardan spor müsabakalarının izlendiği çok şık bir bar var. Barda kokteyller de dahil olmak üzere her türlü içki olmasına rağmen Yunan birası bulunmuyor.

Kalamar // Samsung Galaxy S2

To Koytoyki Restoranda yenilenler:

- Patlıcan kızartma (yanında çok hafif sarmısaklı, biraz salatalık rendeli yoğurt ile servis ediliyor)
- Bölgeye has bir meze olan kabak - havuç (ince ince rendelenmiş sebzeler haşlanıp zeytinyağında çok kısa pişirilmiş)
- Greek Salata
- Ahtapot (her yerde olduğu gibi güneşte kurutulmuş ahtapot kömürde pişirilip zeytinyağı ve sirke ile servis edilmiş)
- Kalamar (ızgara kalamar bütün olarak kömürde pişirilmiş)
- Patates kızartması (Mekana geldiğimizde yan masadakiler sadece patates kızartması yiyordu ve enfes gözüküyordu. Biraz fazla gelse de gerçekten elma dilim patates kızartması nefisti.)
- Fiyat: 65 Euro (3 kişi için toplam fiyat)

Güneşte kurutulmuş ahtapot ızgara // Samsung Galaxy S2

Ouranoupoli ile ilgili son not da köyün kedileri ile ilgili. Her yerde onlarca kedi görmeniz mümkün ve hepsi birbirinden güzel. Yemek yediğim restoranda belki 10 tane vardı etrafta ama hayatımda hiç sakin sakin bekleyen, taciz etmeyen, miyavlamayan, yiyecek verince yeniden istemeyen ve yiyip uzaklaşan, masanın altına girip bacaklara sürtünmeyen sokak kedisi görmemiştim. Yemek yerken rahat bıraktıkları için Ouranoupoli kedilerine teşekkür ederim :)

Ouranoupoli'nin kedileri // Canon 5d MkII + Canon 24-105mm f4

Ouranoupoli'nin kedileri // Samsung Galaxy S2

Sıradaki yazı:
Nea Moudania ve Kuzey Ege'nin Kalbi Selanik...

1 yorum:

  1. Bildik, alıştığımız bir tarz: Burak'a özel tabii. :-)

    Enfes detaylar, samimi yaklaşım, hayat sevinci kokan satırlar, görsel zenginlik, ve kaçınılmaz olarak insanı seyahata özendiren destinasyonlar.

    Şefaat diil seyahat !

    Sevgiler,

    Erdem

    YanıtlaSil