29 Aralık 2013 Pazar

Boynuz...



Serin bir Afrika gecesiydi. Bulutsuz gökyüzünde tüm yıldızlar sayılıyor, yarım ay uçsuz bucaksız düzlükleri aydınlatmaya fazlasıyla yetiyordu. Zaman zaman uzaklardan duyulan sırtlan sesleri melodik baykuş ötüşlerini bastırıyor, ağustos böceklerinin kulak çınlatan sesleri sonsuzluğa yankılanıyordu. Siyah gergedan sıcak geçen gün boyunca dinlenmiş, akşam serinliğinden istifade otlamaya çıkmıştı. Devasa cüssesine inat,  arada sırada bastığı kuru dalların çıtırtısı dışında tamamen sessiz ilerliyordu karanlıkta.

Beyaz gergedan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Afrika’da gece yırtıcılara aitti. Güneş batıp zamanın yeni hakimi karanlık olduğunda aslanlar, leoparlar ve sırtlanlar tüm hayvanların korkulu rüyası oluyordu. Ama gergedan kendinden ve gücünden emindi; onu alt edebilecek doğal bir düşmana sahip olmadığı için sessiz gecede sakince ilerliyordu.

Düzlükler kralı aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 100-400mm f4.0 - 5.6 IS

Su birikintisinin başına geldi gergedan. Yediği onca otu ve yaprağı sindirebilmek için kana kana su içmesi gerekiyordu. Normalde antiloplar ile çevrili birikinti bu gece boştu ve çok sakindi. Gözleri iyi görmediği için detay seçemiyordu gergedan ama tam suya eğilirken tanımadığı bir koku aldı, ardından da belli belirsiz bir ses duydu. Kokuyu seçebilmek için kafasını kaldırıp öne uzattı, uzakları kokladı ama henüz tepki veremeden iki el silah patladı. Refleks ile arkasını dönüp koşmaya başladığı anda yine silah sesleri yankılandı gecede. Henüz üç dört adım atamamıştı ki gergedan olduğu yere yığıldı. Kalbine ve ensesine isabet eden kurşunların açtığı yaralardan ve ağzından kan boşanıyor, hızla nefes alıp verdikçe ölüme bir adım daha yaklaşıyordu. Başına gelenleri anlayamadı; son nefesini almak için çabaladığı esnada etrafında beliren insanları gördü sadece. Elinde testere olan adam gergedanın yüzüne doğru eğildi. Gergedanın son gördüğü manzara gözlerinden nefret ve hırs fışkıran bu adam oldu. Nefesi durdu ve gözleri kapandı gergedanın. Silah seslerinin yankısı henüz geçmemişti…


2013 yarın bitiyor ve herkesin temennileri benzer: sağlık, mutluluk, başarı, para vs… Tüm yıl yaşanan sorunlara, üzüntülere, olumsuzluklara rağmen büyük küçük herkesin yüreğine umut dolduran bir dönemde niye bu yazıyı yazıyorum? Çünkü maalesef 2013 senesi içinde yukarıda anlattığım sahne sadece Güney Afrika Cumhuriyeti’nde 688 kez yaşandı.

Gergedanın dünya üzerinde beş farklı türü bulunuyor ve tüm türlerin toplam nüfusu 23 bin birey olarak tahmin ediliyor: Tek Boynuzlu Hint Gergedanı (2950 birey kaldı, Hindistan ve Nepal’de yaşıyor, durumu kritik), Sumatra Gergedanı (200 birey kaldı, sayısı en hızlı azalan gergedan türü, Endonezya ve Malezya’da yaşıyor, durumu kritik), Beyaz Gergedan (14500 birey kaldı, Afrika’nın doğusu ve güneyinde yaşıyor, Kongo’da tamamen yok oldu, ciddi tehdit altında), Java Gergedanı (50 bireyden az kaldı, Endonezya’da yaşıyor, soyu tükenmek üzere, Vietnam’da tamamen yok oldu), Siyah Gergedan (4860 birey kaldı, Afrika’nın doğusu ve güneyinden yaşıyor, durumu kritik).

Tek boynuzlu Hint gergedanı // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5dMkII + Canon 100-400mm f4.0 - 5.6 IS

Gergedanlar öldürülüyor çünkü maalesef işin ucunda çok büyük bir ekonomik çıkar yatıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde bu sene içinde yapılan bir operasyonda Çin’e gönderilmek üzere paketlenen 34 adet gergedan boynuzu ele geçirildi. Bu boynuzların ticaretini yapmaktan yakalanan 7 kişinin evinde toplam 1 milyon dolar nakit para ve yaklaşık 1 milyon dolar değerinde de külçe altın ele geçirildi. Her sene öldürülen gergedan sayısı düşünüldüğünde pazarın büyüklüğü ortaya çıkıyor. Peki bu ekonomik değer nasıl ortaya çıkıyor?

Gergedan boynuzu uzun süredir Uzakdoğu ülkelerinde geleneksel ilaç yapımında kullanılan bir madde. Günümüzde modern tıp teknikleri sayesinde artık birçok ülkede boynuzun kullanımı terk edilmiş durumda ancak Çin’de cinsel gücü arttırdığına inanılan karışımların içinde hala kullanılıyor. Ancak kaçak avcılığı körükleyen en büyük talep kanser ilaçlarında gergedan boynuzu tozu kullanılan Vietnam’dan geliyor. Aslında Vietnam’da gergedan boynuzunun alımı da satımı da yasadışı ama bu o kadar büyük bir pazar ki, ne yazık ki yasa dışı ticarete engel olunamıyor.

Habitat kaybı çita nüfusunu olumsuz etkiliyor // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Vietnam’da gergedan boynuzunun kilosu yaklaşık 65 bin Amerikan Dolarından alıcı buluyor. (Kıyaslama açısından, altının kilosu bugün yaklaşık 49 bin dolar.) Uzakdoğu’daki bu milyon dolarlık pazarı besleyebilmek adına bu iş için özel olarak eğitilmiş kaçak avcılar tarafından gergedanlar öldürülüyor. İşin en acıklı tarafı ise gergedan boynuzu insan tırnağı veya saçı gibi büyük ölçüde keratin proteininden oluşuyor ve boynuzun tıbbi olarak kanıtlanmış hiçbir faydası yok.

Fillerin durumu nedir merak ediyor musunuz? Afrika’da toplam 500 bin civarında Afrika fili bulunuyor. Daha doğrusu bulunuyordu çünkü 2013 senesi içinde toplam 22 bin fil kaçak avcılar tarafından öldürüldü. Süs eşyaları ve mobilya yapımında kullanılan ve kaçak olarak elde edilen fildişinin ana talebi Uzakdoğu’dan, çoğunlukla da Tayland’dan geliyor. Ham olarak gelen kaçak malzeme burada işlendikten sonra fildişi içeren ürünler büyük paralar karşılığı tüm dünyadan alıcı buluyor. IUCN ve TRAFFIC’in son açıkladığı raporlara göre ne yazık ki Türkiye de fildişi ticaretinde adı geçen transit noktalardan bir tanesi.

Afrika fili karadaki en büyük memeli // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 400mm f2.8

2013 yılı ülkemiz doğası için de çok parlak bir sene değildi. HES’ler, kesilen ağaçlar, kundaklama sonucu ve yol açmak için yok olan ormanlar gündemimizden hiç düşmedi. En son 40 yıl önce Beypazar’da fotoğrafı çekilen leoparın Anadolu topraklarındaki varlığı yeniden konuşulur olmuştu ki Diyarbakır’da çobana saldıran (?) bir leopar vurularak öldürüldü. Basına yansıyan haberlere göre ülkenin farklı yerlerinde başka leoparlar da öldürülmüş olmalı ki postları yasa dışı yollardan satılırken ele geçirildi. Yine vurularak öldürülen vaşaklar, araba çarpması sonucu ölen karakulaklar ve Türkiye'nin uydu vericili ilk dişi kurdu olan Asena’nın avcılar tarafından öldürülmesi 2013’te basında yer alan haberlerden bazılarıydı.

Kaçak avcılardan nasibini alan dağ gorilleri sadece 700 birey kaldı // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5dMkII + Canon 70-200mm f2.8 IS

Yeni yılın daha iyi geçmesi için sadece temennide bulunmak ne yazık ki yeterli değil. Eğer yukarıda kısaca özetlediğim tabloyla ilgili bir şeyler yapmak ve 2014’te doğa katliamına dur demek istiyorsak aşağıdaki adımlardan başlayabiliriz:

* Fildişi, kürk ve her türlü yaban hayat kaynaklı eşyayı almaktan vazgeçelim. Doğa katledilerek üretilen ürünler alıcı bulduğu sürece bu katliamın devam edeceğini unutmayalım. Satın almayı durdurup doğal ürünlerin ekonomik bir değer olmasını engelleyelim. Eko turizmi destekleyerek yerel halklara hayvanların canlısının ölüsünden daha değerli olduğunu ispat edelim.

* Etkisini doğrudan hissetmesek de çeşitli ürünler hayvanların habitatları yok edilerek, orman arazileri katledilerek üretiliyor. Özellikle Afrika ve Latin Amerika’da kahve üretimi için açılan tarım arazileri, yapı ve mobilya sektörü ile kağıt üretimi için kesilen ağaçlar ormanda yaşayan birçok canlıyı evsiz bırakıyor. Son dönemde kahve üreticilerinin kutularında yer alan sorumlu tarım ibareleri, kitap basanların kontrollü ormanlardan elde edilen kağıt ile kitabı bastıkları bilgisi ürünlerin üzerilerinde yer alıyor. Tüketici olarak aldığımız ürünün kaynağını ve üretim şeklini kontrol ederek sorumlu üretimi teşvik etmek elimizde.

* Koruma çalışmalarına olabildiğimiz ölçüde maddi ve manevi destek olalım. Birçok uluslar arası koruma örgütü farklı türlerin korunması için evlat edinme programları yürütüyor, çeşitli koruma projeleri için bağış topluyor. Verebildiğiniz desteğin ne kadar küçük olduğu hiç önemli değil, yeter ki destek olun. Bir destek kampanyası için sadece 1 dolara satılan bir bileklik tüm dünyada toplam 1.1 milyon adet satıldı. Eğer vakit bulabiliyorsanız derneklerin, koruma örgütlerinin gönüllü çalışma programlarına katılın. Gönüllü insan gücü doğa korumada çok ihtiyaç duyulan bir unsur.

* Sirkler, hayvanat bahçeleri, yunus parkları günümüzde geçerliliğini yitirmiş, hayvanları tutsak etmekten başka fonksiyonu kalmamış kurumlardır. Buralara giderek bu kurumları desteklemeyin, yayılmalarını teşvik etmeyin. Bu konu başlı başına bir yazı konusu ve sevgili dostum Serkan Mutan’ın linkteki yazısını okumanızı tavsiye ederim: http://www.serkanmutan.com/2013/12/sucsuzlar-hapishanesi.html

* Çevremizi bilinçlendirelim, bilgi paylaşalım, eğitim çalışmalarına katılalım ve gittiğimiz her yerde etrafımıza bilgi aktararak gönüllü birer doğa korumacı olalım. Bir kişiden ne çıkar demeyin; bu mücadelede her birey büyük önem taşıyor.

2014 senesinin tüm canlıların uyum içinde var olarak yaşayabilecekleri aydınlık günler getirmesi dileğiyle…

Habitat kaybı ve zehirleme akbabaları yok ediyor // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Bukalemunlar egzotik hayvan ticareti için doğadan kopartılıyor // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5dMkII + Canon 400mm f5.6

Yılanlar da egzotik hayvan ticaretinin kurbanları // Burak Doğansoysal (c)
Canon SX200 IS

4 yorum:

  1. Üzülerek ve utanarak okudum....çok güzel kaleme almışsın Burak Hocam...Hükümetlerin yasaklamaları sözde kalıyor. Bir taraftan yapma diyorlar bir taraftan görmezden geliyorlar çünkü para herkesi mutlu ediyor...."The Cove" ortaya koyduğu belgeleri ile mutlaka izlenmeli...Görev doğayı seviyoruz diyenlere düşüyor. Çoğalmak, çoğalmak, çoğalmak....
    tekrar eline sağlık...

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler kardeşim, sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. Ne diyebilirim ki göğüs hafesimde bir baskı hissettim. Doğayı çok seven birisi olarak çok etkilendim. Afrikada o kadar dernek, kurum vs. koruma programları yürüttüğü halde bu kadar kıyım akıl alır gibi değil. Devletler de bir şey yapamıyor. İş yine dönip dolaşıp bireylere geliyor. Serkan güzel özetlemiş, Çoğalmak... Ancak -kimseye ümitsizlik vermek istemem de- herkese doğa ve hayvan sevgisini aşılamak zor. Bazılarının tek anladığı para... Ama deniz yıldızının hikayesi gibi onun için çok şey değişti deyip kumsaldaki deniz yıldızlarını denize buluşturma adına mücadeleye devam etmek gerekli...

    Sevgi ve saygı ile Burak bey. Esen kalın.

    YanıtlaSil
  4. allahın yarattığı tabiatı ve onun yarattığı bu güzel hayvanları katleden zalimlere
    allahın laneti üzerlerine olsun

    1902 senesinde alman bir yüzbaşı şerefsizi ateşi bol olsun orta afrikada bulunan rugandanın henüz o tarihe kdr keşfedilememiş ve ulaşılamamış olan etrafı girilemez denilen yağmur ormanlarıyla çevrili volkanik dağın tepesine ulaşmaya çalışırlar dağın yukarlarına çıktıkca gizemli siyah tüylü bir hayvanlar görürler bunlar henüz o tarihe kdr bilinmeyen afrika dağ gorilleridir ve yüzlerce gorili öldürerek bir kıyım yaparlar( resimleride var kamp yerlerini çekmişler ortalık goril ölüleriyle dolu mezbaha gibi yüzlerce var)daha sonra bu kıyımı devam ettirerek bir kaç gün sonra tepeye ulaşırlar ve ekipin çoğu sıtmadan dolayı tepede geberir tekrar bn ateşleri bol olsun diyorum

    YanıtlaSil