13 Ocak 2014 Pazartesi

Elsa'nın Hikayesi - II / III



Joy Adamson
o günden sonra tüm vaktini kedilere adamıştı. Big One üç yavrunun en irisi olduğu için fiziksel üstünlüğünü her fırsatta konuşturuyor, Lustica her türlü şaklabanlığı yaparak her zaman yaramazlıkları başlatan taraf oluyor, Elsa ise ufak tefek oluşunu zekası ve meraklı kişiliği ile telafi ediyordu. Joy üç kediyle de harika vakit geçiriyordu ancak Elsa ile arasında daha ilk günden özel bir bağ kurulmuştu.

Yavru aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 30d + Canon 100-400mm f4.0 - 5.6 IS

Adamsonlar’ın evinde yardımcılar olmasına rağmen aslan yavruları ile başa çıkmak oldukça zordu. Süt içip şöminenin önünde miskince uyudukları günler geride kalmış, artık et ağırlıklı diyetleri sayesinde oldukça irileşmişlerdi. Koşup oynamak için çok geniş alanları olmasına rağmen aslanlar en çok içinde büyüdükleri evde oynamayı seviyorlardı. Artık çok büyüdükleri için eve girmelerine müsaade edilmiyor ancak evin etrafında her türlü önlem alınmış olmasına rağmen aslanlar yakaladıkları her fırsatta içeri dalıyor ve evi talan ediyorlardı.

Yavru aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS

George Adamson anneyi vurup yavruları eve getireli altı ay olmuştu. Yavru aslanlar çok büyümüş, Adamsonlar aslanların bakımı ve beslenmesi ile başa çıkamaz olmuştu. Milli parklar idaresinden de aslanların gönderilmesi yönünde bir uyarı gelince George Adamson istemeyerek de olsa seçenekleri değerlendirmeye başladı. Yavrular vahşi doğada büyümedikleri için doğada barınmaları imkânsızdı; Rotterdam Hayvanat Bahçesi’nden de talep gelince aslanların Hollanda’ya gönderilmesine karar verildi. Gerekli ayarlamalar yapıldı ve üç kardeş onları Hollanda’ya götürecek uçağa yüklenmek üzere kafesler içinde başkent Nairobi’ye getirildi. Joy Adamson hayatının en kötü günlerinden birini yaşıyordu; üç aslanı da çok seviyordu ama özellikle Elsa’nın yokluğuna dayanamayacağını hissediyordu. Sevdiği kadını bu kadar üzgün görmeye dayanamayan George Adamson son dakikada bir değişiklik yaptı ve eşine sürpriz yaparak Elsa’yı kardeşleriyle birlikte hayvanat bahçesine yollamadı. Gözlerinden yaşlar akarken karşısında Elsa’yı gören Joy daha şiddetli ağlamaya başladı; ancak bu defa gözlerinden dökülenler mutluluk gözyaşıydı.

Joy o günden sonra gittiği her yere Elsa’yı da götürdü. Nehir kenarında resim çizmeye gittiğinde Elsa da onunla geliyor, nehirdeki balıkları yakalamaya çalışıyor, su içmeye gelen antiloplarla ve fillerle oynamak istiyordu. Annesinden avlanmayı öğrenmediği için bu oyunlar Elsa için sadece eğlence amaçlı kovalamacalardan ibaretti. George Adamson’ın görevi gereği uzun seyahatlere çıktıklarında önde Land Rover jipleri, arkada Elsa için özel olarak kasasına kafes yapılmış kamyonet ile seyahat ediyorlardı. Özellikle Hint Okyanusu kıyısına yaptıkları seyahat Elsa için çok değişik bir deneyim olmuş, başlarda tuzlu sudan pek hoşlanmamış olsa da daha sonra sudan çıkmak bilmemişti.

Ağaca tırmanmış genç bir aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS

Elsa kardeşlerinden ayrılalı iki buçuk sene, Adamsonlar’la yaşamaya başlayalı üç sene olmuştu. Artık iyice irileşmiş, bölgedeki yabani hayvanlarla oyunları avlanmayı andırır şekle dönüşmüştü. Hayatı boyunca canlı av yemediği için ne yapacağını bilmiyordu ama artık zaman zaman kovaladığı hayvanları yakalayıp yere indirir olmuştu. Civardaki köylerden de homurtular yükselmeye başlamıştı; Elsa evcil ve yabani hayvan ayırımını bilmediği için bazen köylülerin keçileri ve sığırları ile de oynamak istiyor, bu da ister istemez evcil hayvanların yaralanması ya da ölmesi ile sonuçlanıyordu. Bir gün Elsa’nın büyük bir fil sürüsünün arasına dalması ve korkan fil sürüsünün koca bir köyü dümdüz ederek büyük zarara yol açması bardağı taşıran son damla olmuştu. Milli Parklar yetkilileri Adamsonlar’a son uyarılarını yaparak bir an önce Elsa’ya bir hayvanat bahçesi bulmaları talimatını verdi. George Adamson doğada tek başına barınma şansı olmayan Elsa için hayvanat bahçesinin en iyi çözüm olduğunu biliyor ama Joy’u bir türlü buna ikna edemiyordu. “Özgür doğdu, özgür yaşamalı” diyordu Joy.

Aslan ve fil // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Karar verilmişti; daha önce yapılmamış bir şey olsa da Elsa’ya nasıl avlanılacağını öğretmeye çalışıp onu doğaya salacaklardı. Kimse bu fikre pek ikna olmamıştı ancak Adamsonlar’a ek süre verildi.

İlk denemeler çok başarısızdı. Doğaya alışması için Elsa’nın geceyi dışarıda, vahşi doğada geçirmesi gerekiyordu ancak her seferinde yolunu bulup çiftliğe geri dönüyordu. Bölgeyi çok iyi bilen Elsa’nın doğaya alışması için başka bir bölgeye gitmeleri gerekiyordu ve bunun için gerekli izinleri alarak seyahat hazırlıklarına başladılar. 380 kilometrelik yol üç gün sürmüştü; Elsa’yı salmayı uygun buldukları bölgeye varır varmaz kamp kurdular ve Elsa’yı kamptan uzak bir bölgeye bıraktılar. Bu ilk gece Joy için dayanılmaz olmuştu; sağdan sola soldan sağa dönmekten bir dakika bile uyuyamamıştı. Günün ilk ışıkları ile birlikte yola koyuldular ve Elsa’yı bir gece önce bıraktıkları noktada korku içinde buldular. Elsa onları gördüğüne çok sevinmişti. Denemeler haftalarca devam etti. Elsa geceleri dışarıda geçirmeye alışıyordu ama avlanamadığı için doğada barınma şansı hiç yoktu. Elsa’nın yanına geceleri George’un avladığı antilobu ya da zebrayı bırakıyorlar, aç kalınca onu yiyerek yabani hayvanları yemeye alışmasını ümit ediyorlardı. Sancılı ve uzun bir süreçti ancak Elsa yavaş yavaş alışıyordu.

Avına kilitlenmiş bir aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Sıra Elsa’yı kabul edecek bir aslan grubu bulmaya gelmişti. İlk denemeler yine oldukça başarısızdı, vahşi doğada yaşayan aslanlar Elsa’yı kabul etmiyor, Elsa her seferinde yaralanıyordu. Yetkililerin verdiği ek süre bitmek üzereydi ve artık Adamsonlar’ın hiç ümidi kalmamıştı. George, Elsa’nın doğada barınamayacağına ikna olmuştu ancak Joy hayvanat bahçesinde demir parmaklıklar arasında yaşamasındansa Elsa’nın doğada şansını deneyip özgürce ölmesini tercih ediyordu.

Adamsonlar’ın bölgedeki son günleriydi ve yavaş yavaş kampı toparlayıp dönüş hazırlıkları yapmaya başlamışlardı. İşte o sırada hiç beklenmedik bir şey oldu. Elsa’nın kızışma dönemi gelmişti ve çiftleşmek üzere sürülerinden ayrılmış bir erkek ve bir dişi aslanla karşılaşmışlardı. Elsa bunun son denemesi olabileceğinin farkındaymış gibi Joy ve George’un yanından ayrılıp emin adımlarla kaderine doğru yol aldı; ya özgür ölecekti ya da özgür yaşamaya devam edecekti. Aslanlar Elsa’yı çok iyi karşılamadılar, oldukça çetin bir tanışma oldu ancak Elsa geri adım atmadı, pes etmedi ve aslanlarla altlı üstlü mücadele içinde gözden kayboldu. Joy müdahale etmemek için kendini zor tutuyordu ancak evden ayrılan yavrusunun özgürlüğüne kavuşmasını her şeyden çok istiyordu. Bir süre aslanların ardından bakakaldılar, daha sonra da kampa geri döndüler. Kampı toplayıp evlerine döndüklerinde George Adamson’ın bir senelik görev değişikliği zamanının geldiğini ve İngiltere’ye dönmeleri gerektiğini öğrendiler.

Aslan ve avı // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 100-400mm f4.0 - 5.6 IS

George o gün Joy’a söz verdi; bir sene sonra Kenya’ya döndükleri gün Elsa’yı bıraktıkları bölgeye gelerek O’nu arayacaklardı. İkisi de Elsa’nın o ilk geceyi dahi çıkartabildiğinden emin değildi ama Elsa’nın vahşi doğada yaşıyor olma ihtimali bile içlerini ısıtmaya yetiyordu… 

Devamı haftaya...

Aslan ve avı // Burak Doğansoysal (c)
Canon 5d MkII + Canon 500mm f4.0 IS

3 yorum:

  1. yazı bölünmez ki ama....
    :) harika....
    Eline sağlık Burak Hocam....

    YanıtlaSil
  2. Çok teşekkürler sevgili Serkan :)))

    YanıtlaSil
  3. Ama bu da en heyecanlı yerinde bitti...:(

    YanıtlaSil