19 Ocak 2014 Pazar

Elsa'nın Hikayesi - III / III



Adamsonlar’ın bir senelik izni göz açıp kapatıncaya kadar geçmişti. Kenya’ya döndükten hemen sonra George Adamson eşine verdiği sözü tutarak derhal seyahat hazırlıklarına başladı. İngiltere’de geçirdikleri bir sene boyunca Joy neredeyse hiç yerinde duramamış, Elsa’yı aramak için çıkacakları seyahati iple çekmişti. Kamp malzemeleri ve erzaklar yüklendikten sonra yardımcılarıyla birlikte yola koyuldular.

Aslan ailesi // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Kamp alanını kurduklarında hava çok sıcaktı. Böyle havalarda önceki sene geçirdiği ağır sıtmanın etkisinden henüz yeni yeni kurtulan George çok bitkin düşüyordu. Joy bir an önce araziye çıkıp Elsa’yı aramak istese de yol yorgunu eşinin dinlenmesi gerektiğini biliyordu. Bir sene beklemişti, bir gün daha bekleyebilirdi. O gece Joy için geçmek bilmedi…

Adamsonlar sabah erkenden araziye çıktılar ve nereden başlayacaklarını bilemedikleri için ilk olarak Elsa’yı bıraktıkları bölgeye giderek O’nu son gördükleri kayalıklardan başladılar aramaya. Arazi çok büyüktü ve bu bölgede yaşayan çok sayıda aslan vardı. Ellerinden geldiği kadar büyük bir alanı taramaya çalışıyorlardı ama gördükleri onlarca aslandan hiç biri Elsa değildi. Arayışları günler sürdü ama Elsa’dan iz yoktu. Aradan bir sene geçtikten sonra Elsa vahşi doğaya adapte olmuş ve yaşıyor olsa bile onu bulabileceklerinin garantisi yoktu ve Joy bunun farkındaydı. Birkaç gün daha aradıktan sonra kampı toplayıp görev yerlerine dönmeleri gerekiyordu.

Yavru aslanlar // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Bir gün sabahın ilk ışıklarından beri devam eden arayış gün batarken kamp alanında son bulduğunda Joy ve George çok yorgundular. Temizlenip kıyafetlerini değiştirmek için çadırlarına çekildikleri esnada dışarıdan gök gürültüsünü andıran bir kükreme geldi. George silahını aldı ve hemen dışarı fırladılar. Kamp alanına yaklaşık 20 metre uzaktaki kayalıkların üzerinde tüm ihtişamıyla erkek bir aslan duruyordu. Aslan son derece rahattı; sanki kamptakilerin kim olduğunu biliyordu ve onları selamlamaya gelmişti. Tam o sırada çalılıkların arasından çıkan aslanı gördüler ve Joy heyecanına engel olamayarak Elsa’nın ismini haykırdı. Aynı çatı altında üç senelerini geçirdikleri aslanı görür görmez tanımışlardı ama heyecanları bununla da kalmamıştı: Elsa’nın arkasında annelerini takip eden üç ufak yavru oyunlar oynayarak dolaşıyordu. Elsa adımlarını hızlandırdı ve eski günlerde olduğu gibi Joy’un kucağına atladı. Bu sahne karşısında sert kişiliği ve sağlam duruşuyla tanınan George Adamson’ın bile gözlerinden yaşlar akıyordu.

Erkek aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Elsa ve Joy kısa bir süre hasret giderdikten sonra kayalıklardaki aslanın ufak kükremelerle uzaklaştığını gördüler. Elsa için gitme vakti gelmişti. Joy, George ve yardımcılarına son bir kez sarılıp sürtündükten sonra bebeklerini peşine takarak çalıların arasında kayboldu Elsa. 

O gece kamp alanında çıt çıkmıyordu. Yemekler yenmiş, geri dönüş için hazırlık yapılmış, ateş başında sessizce oturuyorlardı. Herkesin yüzünde engel olamadıkları bir gülümseme, gözlerde ise geçmek bilmeyen yaşlar vardı.


Elsa’nın hikâyesi aslında bu ziyaretten sonra da devam ediyor ama maalesef mutlu sonla bitmiyor. Adamsonlar ile buluşmasından kısa bir süre sonra Elsa keneden geçen ve kedigilleri etkileyen bir parazit yüzünden hastalanıp ölüyor ve henüz yeterli olgunluğa erişmemiş yavruları için Adamsonlar yeniden kolları sıvıyor. Yavrular annelerinden avlanmayı tam öğrenemediği için bölgedeki yerlilerin kolay av olan sürülerine saldırıyorlar ve bu da yerliler ile aslan yavruları arasında çatışmaya yol açıyor. Yavrular gerekli ayarlamalar yapıldıktan sonra bir müddet kontrol altında tutuluyor, avlanabilecek olgunluğa eriştikten sonra Serengeti’ye naklediliyorlar. George Adamson’ın mecburen vurduğu bir aslanın hikayesi yıllar sonra büyük bir doğa koruma programına dönüşüyor.

Dişi aslan ve akbabalar // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Joy ve George Adamson Kenya’da görev yaptıkları esnada tatillerini geçirmek ve emekliliklerinde oturmak için Naivasha Gölü kenarında bir ev alıyorlar. İşte geçtiğimiz Kasım ayında bu evde kaldığımda Joy tarafından çizilmiş resimleri ve George tarafından çekilmiş fotoğrafları gördüğümde bu hikayeden çok etkilendim. Doğayı seven, özellikle aslanları doğal ortamında görmüş herkes için hikaye çok dokunaklı ve ilgi çekici ancak bir doğa koruma gönüllüsü olarak hikayenin devamı benim için daha önemli. Elsa’nın esaret altında büyütülüp daha sonra doğaya salınmasının ardından benzer bir uygulamanın annesiz kalan Elsa’nın yavruları için yapılması, ilerleyen yıllarda da yine Joy Adamson tarafından bir çita ve bir leoparın doğaya geri salınması günümüzdeki yaban hayat rehabilitasyon çalışmalarının temelini atıyor. Ancak Joy ve George Adamson öncelikle çocukların eğitimine ve bilinçlenmesine önem verdikleri için her şeyin başlangıcı olan Elsa’nın adını verdikleri bir doğa koruma fonu kuruyorlar: Elsa Conservation Trust (ECT).

ECT’nin amacı Kenya’da ve dünyanın diğer bölgelerinde eğitim programları yürüterek özellikle çocukların doğa ve doğa koruma konusunda bilinçlenmesini sağlamak, çocukları eğiten akademik personeli eğiterek çocuklar üzerinde etkisi olan öğretmenleri bilinçlendirmek ve çeşitli burslar vasıtasıyla özellikle arazi çalışmalarına, araştırmalara finansman sağlamak.

Masai Mara'da bir aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

Önümüzdeki haftalarda Elsa Conservation Trust’ın ve dünyanın önde gelen farklı doğa koruma derneklerinin çalışmalarından detaylı olarak söz ederken yaklaşık iki senedir proje koordinatörlüğünü yürüttüğüm Dörtdivan Akbabaları Koruma Projesi’ne de değineceğim…


Av hazırlığında dişi bir aslan // Burak Doğansoysal (c)
Canon 1dx + Canon 500mm f4.0 IS

4 yorum:

  1. Duygulandığımı itiraf etmeliyim... Yüreğinize sağlık.

    Mecburen vurulan bir aslan boşuna ölmemiş. Onun ölümü türü ile ilgili bir projenin doğumuna ve başka aslanların yaşamasına vesile olmuş. Yaşanan hiç bir şey boşuna değil...

    Tekrar tebrikler Burak bey. Güzel dersler içerin ve bilinç oluşturan faydalı bir yazı serisi oldu. Selam ettim...

    YanıtlaSil
  2. :(Gerçekten etkileyici bir öyküydü...eline sağlık Burak Hocam...
    sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Burak, bu bilinç Iberian Lynx'lerin (İber vaşaklarının) bugün yaşamlarına devam edebiliyor olmalarının en belirgin örneği. İspanya'da nesli neredeyse yok olmak üzere olan kedigillerin en güzellerinden bu türü, İspanyollar çok güzel bir doğa koruma programı ile çoğaltmış ve doğada da çoğalmalarını sağlamış durumda. Ne şanslıyım ki, ben de doğadaki bir çifti görmek ve fotoğraflamak mutluluğunu yaşadım. Senin de büyük katkılarının olduğu Dörtdivan projesini biliyorum ve bütün kalbimle destekliyorum. Eline, emeğine, yüreğine sağlık...

    YanıtlaSil